• Güncel
  • Sağlık Faydalı Bilgiler
  • MAGAZİN
  • Hikayeler Fıkralar
  • Meteoroloji,Hava Durumu
Şiir Dostları13 Mayıs 2025
  • ANA SAYFA
  • SON DAKİKA
  • KATEGORİLER
  • İstanbul12°C▼
  • Ankara14°C

HERŞEY BİR YALANLA BAŞLADI

  • Önceki
  • 2 / 2
  • Sonraki
Herşey bir yalanla başladı galerisi resim 2

Kapı Aralanırken Kapının ardında biri vardı. Ayak sesleri yaklaştıkça kalbim daha hızlı atıyordu. Nefesimi tuttum. Derin bir sessizlik çöktü o an, sanki ormanda ağaçlar bile nefesini kesmişti. Sonra kapı hafifçe aralandı. Göz göze geldiğimiz kişi… bir yabancıydı. Ne Aysel’di, ne de eşimdi. Siyah gömlek giymiş, kır saçlı bir adamdı bu. Gözleri küçülerek bana baktı. “Buyurun, kimi aradınız?” dedi sesi buz gibiydi. Boğazım kurumuştu, kelimeler dilime gelmiyordu. Ama geri adım atmak için çok geçti. “Eşim burada. Az önce iki kadın bu eve girdi, biri benim karım,” dedim, sesim çatallanarak. Adam önce yüzüme dikkatlice baktı, sonra başını çevirip içeriyi süzdü. “Siz bir yanlışlık yapıyorsunuz galiba,” dedi, sonra kapıyı yavaşça kapatmaya yeltendi. Tam o anda, içeriden gelen bir ses tüm dikkatimi çekti. “Şerife! Getir şu kahveleri!” Evet… o ses. Bu sesti. Bu benim karımın sesiydi. Binlerce gecedir kulağımda yankılanan o ses. Damarlarım buz kesti. İçimdeki şüphe, artık yerini kesin bir gerçeğe bırakmıştı. Kapıya bir adım daha attım. “Beni içeri almak zorundasınız!” dedim. Bu sefer sesim daha kararlıydı. Adam bir an durdu. Gözlerimin içine baktı. Sonra başını yana eğip gülümsedi. “Buyurun o zaman,” dedi, kenara çekilerek. Evin içine ilk adımımı attığımda içimdeki boşluk daha da büyüdü. Ayakkabılarımı çıkarmadan içeri girdim. Salonun kapısı açıktı. Girdiğimde önce Aysel’i gördüm, sonra koltukta oturan eşimi. Başında siyah bir tülbent vardı. Gülüyordu. Neşeyle, keyifle. Elinde bir kahve fincanı… Ve karşında, adamın az önce kapıyı açtığı o yabancı. O an durdu zaman. Göz göze geldik. Eşimle. Gözleri bana kaydı. Gülümsemesi silindi. “Sen… sen ne yapıyorsun burada?” dedi şaşkınlıkla. “Bunu bana sen mi soruyorsun?” dedim, sesim çatlamaya başladı. “Ben mi ne yapıyorum burda? Asıl sen… sen ne yapıyorsun burada?” O an gözleri yere kaydı. Aysel hemen ayağa kalktı, koluma dokunmak istedi. “Bak her şeyi yanlış anlıyorsun…” “Elini çek,” dedim, o kadar sert söyledim ki Aysel bir adım geri gitti. Eşim yerinden kalktı. Ağzını açtı ama kelimeler dökülmedi. Sonra başını öne eğdi. “Ben artık böyle yaşamak istemiyordum,” dedi. “Neyi yaşamak istemiyordun?” diye bağırdım. “Sana her gün sevdiğin yemekleri yaptırdığım için mi, yoksa seni sevdiğim için mi?” O an odadaki hava kurşun gibi ağırlaştı. Aysel başını öne eğdi. Adam ise hala yerinden kıpırdamıyordu. Eşim bana döndü. “Ben bir kafese sıkışmış gibi hissediyordum. Senin düzenli hayatın, kuralların, her şeyin belli olması… Başta güven veriyordu ama sonra beni boğmaya başladı. Aysel bana başka bir hayat gösterdi. Kendim olabileceğim bir hayat.” “Türbanı da bu yüzden mi taktın?” dedim. Gözleri doldu. “Hayır,” dedi yavaşça. “Onu ben istedim. Gerçekten istedim. Ama sen bana inanmadın. O günkü bakışını unutmam mümkün değil.” Donup kaldım. İçimde öfke, hayal kırıklığı ve yorgunluk birbirine karışmıştı. “Peki bu adam kim?” Adam o an bir adım öne çıktı. “Ben bu evin sahibiyim. Onlar sadece gelip sohbet ediyor. Burası kadınlara özel bir topluluk evi gibi bir şey. Düşündüğünüz türden bir şey değil.” Sustum. Ne diyeceğimi bilemedim. Gözüm hâlâ eşimin üzerindeydi. O bakışları, o sessizliği… evet, artık aynı kadın değildi. “Sen beni terk ettin mi?” dedim, kelimeler dudağımdan zorla dökülerek. “Hayır,” dedi. “Ama ben artık başka bir kadınım. Sana ait değilim. Kendime ait olmak istiyorum.” Kalbimden bir şey sökülmüş gibi hissettim. Konuşmak, bağırmak, hesap sormak istedim ama gücüm kalmamıştı. Yavaşça döndüm. Kapıya yöneldim. Hiçbirimiz bir daha tek kelime etmedik. Dışarı çıktığımda gökyüzü bulutluydu. Yağmur çiseliyordu. Arabama bindim. Motoru çalıştırmadan önce başımı direksiyona yasladım. Gözyaşlarım usulca aktı. — Üç Ay Sonra Boşanma dilekçesini elime aldığım gün ellerim titriyordu. O günden sonra hiç konuşmadık. Ne aradı ne de ben aradım. Herkes kendi yoluna gitti. Ben hala eski mahallede oturuyorum. Onun yaptığı yemeklerin yerini hiçbir şey doldurmadı. Ama artık kendime başka sorular soruyorum: “Gerçekten sevdim mi onu? Yoksa sadece bana ait olduğu için mi değerliydi?” Belki de aşk bazen bir kafes gibi. Sevdiğimizi sandığımız şeyin içinde onu tutarken, kendi elimizle öldürüyoruz o sevgiyi. Belki onun gitmesi gerekiyordu. Belki benim kaybetmem gerekiyordu, onu gerçekten anlayabilmem için. Ama bir şey var ki asla değişmedi. Her sabah kalktığımda, kahvemi içerken hala kulağımda yankılanan tek bir cümle oluyor: “Ben artık başka bir kadınım…” Ve ben, her seferinde aynı sessizlikle cevap veriyorum: “Biliyorum…” 

  • Geri
  • Ana Sayfa
  • Normal Görünüm
  • © 2014 Şiir Dostları